logo
Basketbol Terimler Sözlüğü | Yeni Levent Spot Kulübü

Basketbol Terimler Sözlüğü

  • Anasayfa    >
  • Basketbol Terimler Sözlüğü

Basketbol Terimler Sözlüğü




- A -

Airball: Şut atıldığında topun ne çembere, ne potaya değmemesi.

Alley-oop Pass: Rakip potaya yönelmiş bir oyuncuya atılan yüksek pas.

Asist: Sayı pası.

- B -

Backcourt: Geri saha. 

Backcourt Violation: Topu hücum bölgesine taşıdıktan sonra tekrar savunma sahasına döndürmek. Top kaybı. 


Backdoorplay: Top yüksek posttaki adama geçirilir. savunmanın dikkati buna çekilmişken ters taraftan bir oyuncu kat eder ve ona pas atıldığında oyuncu basket şansı bulur.


Backup: İlk beşte yer alan pozisyonların birinde oynayan oyuncuların yedeği.


Ballhandling: Top hakimiyeti.

Ball Side: Top tarafı.

Bankshot: Panya tabir edilen, "backboard" yahut "glass" olarak da bilinen, çemberin ardındaki dik düzleme çarptırılarak atılan şut.

Baseball Pass: Tek elle kafanın arkasından, kulağın hizasından geçirilerek genellikle hızlı hücum başlangıcında atılan pas.

Baseline: İki potanın arkalarında yer alan, sahanın bitiş çizgisi. "Endline" diye de bilinir ama kullanılmaz pek.

Bench: Yedekler - yedeklerin üzerinde oturduğu bank.

Bouncepass: Yerden sektirilerek pas.

Blok: Savunma oyuncusunun, hücum oyuncusunun şutunu engellemesidir. 

Bounce Pass: Yere çarptırılarak verilen pas.

Boxout: Ribaund için avantaj sağlamak amacıyla, vücudunu kullanarak rakiple pota arasında pozisyon almak.

Breaking Ankles: Cross-over'la rakibi geçerken adamın dengesini bozarak belini , bileğini bükmek. 


Brick: Topun, basket olmakla alakasız biçimde ve sert şekilde panyaya yahut çembere çarpıp uzağa sekmesine yol açan dengesiz şut. Bunları atanlara da "stone hand/taş elli" denir!


Bunny: Markaj altında değil de son derece serbest pozisyonda atılan orta veya kısa mesafeli, basket olması çok yüksek ihtimalli şut. "Snowbird" de denir.

Bury: Orta/uzak mesafeli şutu gömmek - yani sayı olması - "drain" tabirini de kullanırlar yerine...


Butcher: Kelime anlamındaki gibi, aynen; kasap. Aşırı sert faul yapan oyuncu. Flagrant / sportmenlik dışı faul çalarlar genelde.


Buzzer: Hani arada bir tezahüratı filan bölen "zıvaaaynk!" diye bir ses çıkar, odur işte. Peki ne zaman çalar bu düdük? 24 saniye süresi bittiğinde, periyod bittiğinde ya da maç bittiğinde... Takımın bir, iki veya üç sayı gerideyse ve sen bu sesi duyduğunda top da hala elindeyse, tribünlerden o topu ne yapacağına dair bol miktarda öneri duyabilirsin!

Buzzer Beater: Bu düdük çaldığında, "aman üzerimde kalmasın" diyerek şutu atmış olan oyuncunun, eğer top çemberden geçerse coşku içinde layık görüleceği kahramanlık payesi... Bunu becerme adetinde olan oyunculara"clutch player"da denir. Yani oyunun tansiyonun yüksek olduğu son anlarında, skor üretebilme kabiliyetine ve soğukkanlılığına sahip müstesna şahsiyet anlamında...

- C -

Charging: Hücum faul.

Coast-to-Coast: Sahanın bir ucundan ötekine atılan pas, şut veya dribbling.

Center: Bu hücum oyuncusu aynı zamanda "pivot" olarak da adlandırılır. Potaya yakın oynayan bu oyuncu, takımın en uzun boylu oyuncusudur.

Cross-Over: Son derece mühim ve etkili bir driplingle adam geçme hareketi. Karşındaki savunmacının üzerine top sürerek giderken, sağından geçecekmiş gibi, topu da sağ eline alıp vücudunla oraya hamle edersin, eleman da geri geri kendi soluna gitmeye çalışır, o anda aniden çapraz driplingle topu sola geçirip, acar bir vücut çalımıyla elemanı dağıtır, ters tarafından geçer gidersin.

Chest Pass: Göğüs pası.

Cut: Çembere yapılan topsuz koşu.

Coach: Antrenör.

Conditioning: Fiziksel dayanıklılığı arttırmak için yapılan çalışma şekilleri.

Conference: Lig.


Cool: Sakin.


Corner:  Oyun sahasını sınırlayan dip çizgiler ile yan çizgilerin birleştiği köşeler.

Corner Shot: Köşeden atılan şut.


Court: Saha.


Covering A Man: Rakip oyuncuyu savunmak.

Cross-Court Pass : Hücum sahasının bir yanından ötekine pas.

- D -

Defence: Savunma.

Defensive Stance: Savunma sırasında el ve ayakların bulunması gereken pozisyon. Savunma duruşu.


Defensive Trianegle: Savunma üçgeni. Üç savunmacının 3 saniye koridorunda üçgen şeklinde savunmaya yerleşmesi.


Delay of Game: Topun canlı olduğu zamanı azaltmaya çalışmak.


Diamond And One: Baklava ve bir. Kutu ve bir savunma şeklinin benzeri. Dört savunma oyuncusu baklava şeklinde dizilip bölge savunması yaparken öteki oyuncu rakip takımın en skorer oyuncusunu adam adama savunur.


Dish: Çembere doğru dalış yapan oyuncunun boş arkadaşlarına pas vermesi.

Dead-Ball Foul: Top oyunda değilken ve saat işlemiyorken yapılan faul.


Deny the Ball: Çok yakın ve sıkı savunma yaparak bir rakibin top almasına engel olmak. Pas arası oynamak.


Dish Out: Asist yapmak. Dish, tabak-çanak demek, malum. Buna "out" preposition'ı ilave edilerek oluşturulan phrasal verb, (açıklayacağız derken iyice karıştırdık :) "tabakta sunmak" anlamında süper bir sayı pası verildiğine işaret ediyor. Hani bitmeyen futbol programlarında bahsedilen "al da at" tabir edilen paslar vardır, ondan.


Double Dribble: Topu iki elle sektirmek veya topu sektirip tutup tekrar sektirmek.Top kaybı.

Double-Team: İkili sıkıştırma. Elinde top olan rakip oyuncuyu iki adamla birden savunmak.

Downtown: Potaya çok uzak mesafe. Minimum, üç sayı çizgisinin dışarısı.

Dribble: Dribbling. Topu yerde sektirmek, sürmek.

Dunk: Smaç. Slam, slam dunk, jam de deniyor.

Double Team: İki savunma oyuncusunun bir hücum oyuncusunu sıkıştırması.

Downcourt: Oyunun cereyan ettiği sahaya uzak olan bölüm.

- F -


Fastbreak: Hızlı hücum.

Fadeaway: Hücum oyuncusunun sıçradıktan sonra geriye çekilerek şut atmasına denir.

Fieldgoal: Sahanın herhangi bir yerinden atılan basket. 2 sayı, 3 sayı da dahil. ' FG ' diye gösterilir istatistiklerde.

Finger Roll: Topun parmaklardan yuvarlanarak çembere bırakılması.

Flagrant Foul: Rakibe gereksiz ve sert faul yapmak. Hakemin yorumuna bağlı bir karar. Cezası ağır, imajı kötü.

Foul Trouble: 6 faulle diskalifiye olmaya yaklaşmış, dolayısıyla daha dikkatli oynaması gereken oyuncu. Genelde 4 veya 5 faul yapmış olanlar bu kategoriye giriyor. Erken alınmışsa bazen 3 faul de olur.

Footwork: Ayak çalışması.

Forward: Forvet, ekstrem oyuncu.

Free Throw: Serbest atış.


Free Throw Lane: Serbest atış bölgesi veya üç saniye koridoru.


Free Throw Line: Serbest atış çizgisi.


Freeze: Hücum takımının zamanı kullanmak için topun hakimiyetini atış süresinin sonuna kadar sürdürmesi.


Full Court: Tam saha, tüm basketbol sahası


Full Court Press: Tam saha baskı.


Fundementals: Basketbolun temel kural, teknik ve stratejileri.


Free Agent: Herhangi bir takımla kontratının süresi sona ermiş veya ilgili maddeler kullanılarak kontratı kendisi, takım veya komisyon tarafından iptal edilmiş oyuncu.

Front Court: Rakip sahada karşı potaya yakın oynayan sporcular. Genellikle uzunlar, pivot ve forvetler.

- G-

Give-and-Go: Topu arkadaşına pas verip kat etme.


Glass Cleaner: Ribaund işinde ustalaşmış ve bu kategoride ortalaması yüksek sporcu. Sporcunun illa uzun olması gerekmez. Undersized sporcular da glass cleaner çıkabiliyor.

Goal Tending: Hakemin, girmemiş olan bir şut için sayı kararı vermesi. Sebepleri; top potaya doğru inişe geçmişken savunma oyuncusunun dokunması, panyadan sekmiş çembere giden bir topa temas (inişte olmasa bile)

Guard: Takımının hücum sistemini yöneten oyuncu.

Gunner: Çok fazla şut kullanan oyuncu. Silahşor.

- H -

Half: Devre.


Halfcourt: Yarı saha.


Half Time: Devre arasındaki dinlenme süresi.


Hail Mary: Ancak Tanrının yardımı ile sayı olabilecek atış.

Hand Check: Rakibi "eliyle kontrol" ederek savunma yapmak.

Handoff: Elden ele verilen pas.

Hand-Checking: Savunmacının, defans yaptığı rakibe eliyle şarj uygulayarak pozisyonunu bozması. Elini ancak koyabilir, iter veya çekerse, hand-checking violation, yani faul olur.

Hang Time: Şut, smaç veya turnike (drive) için sıçramış oyuncunun havada kalma süresi.

Help: Savunmada yapılan yardım.


Help Side: Yardım tarafı.


Help And Recover: Savunmada yardıma gidip tekrar kendi adamına geri dönmek.

Hesitation: Tereddüt. Hücumda; kekeleme adımı, savunmada ise hücum oyuncusunu şaşırtmak için yapılan eskrimci hareketi.


Hıgh Five: 2 oyuncunun ellerini havaya kaldırarak (ellerine) vurmaları. (Örneğin yapılan bir smaç sonrası)


High Post: Yüksek post, faul çizgisinin olduğu bölge veya oradaki oyuncu.


Home/Road Games: Home game, takımın kendi sahasında yaptığı maç demektir. Road game ise deplasman maçı demek.

Hook Shot: Çengel atış.

Hoop: Çember. Argoda ise baskebol anlamında. Let's play hoops!

- J -

J: Jump-shot.

Jump Shot: Zıplayarak atılan şut.


Jump Stop: Zıplayarak yapılan duruş. Tek zamanlı duruş.


Jump Switch: Toplu oyuncuya perdeleme yapıldığı sırada perdelemeyi yapan hücumcuyu savunanın zıplayarak (90 derecelik açı ile) dribblingçinin karşına çıkıp adam değişmesi.

Jump Ball: Hava atışı.

Jump Hook: Sıçrayarak yapılan çengel atış.

- L -

Lane: Boyalı alan, üç saniye koridoru.  "Key" veya "paint" diye de bilinir.


Lay-up: Turnike diye bildiğimiz hareketin sonunda topu çembere bırakmak.


Loose-Ball Foul: Top hiçbir takımın kontrolünde değilken yapılan faul. Mesela ribaund mücadelesinde veya boşta yuvarlanan topa koşarken...

Lottery: Play-off'a giremeyen takımlar arasında çekilen ve draft ilk turundaki ön sıralarda kimin seçim yapacağını belirleyen kura.

Low Post: Potanın iki yanındaki bölgeler - Alçak post.

- M -

Man to Man: Adam adama savunma. Her savunma oyuncusunun belli bir hücum oyuncusunu savunduğu defans sistemi.


Marking Man: Hücumcuyu tutmak, savunmak.


Match Ups : Eşleşme. Özellikleri birbirine benzeyen oyuncuları birbirlerini savunmakla görevlendirme.


Midcourt: Orta saha.


Midcourt Line: Orta saha çizgisi.


Middleman: Fast break’te topu ortadan götüren oyuncu.

Money Shot: Kendi şutunu yarattıktan veya rahat top kullanabilecek yerde asisti aldıktan sonra basketi bulmak. Daha ziyade üçlükler için söylenir.

- N -

Net: File.


Nothing but the net: "Çuf" sesi çıkararak çembere değmeden giren şut. Kılçıksız!

- O -

 

Offence: Hücum.

Offensive Foul: Hücum faulü.


Offensive Goal Tending: Top çember seviyesinin üzerinden aşağı inmeye başladığında bir hücumun topa veya çembere değmesi.


Offensive System: Hücum sistemi. Rakip savunmaya karşı hücum düzeni.

Official: Hakem.


Off The Ball Foul: Topsuz alanda yapılan faul.


Off The Court: Sahanın dışı.


One Hand Shot: Tek elle atılan şut.


One Three One Zone: 1-3-1 bölge savunması.


One Two Two Zone: 1-2-2 alan savunması.


Open Man: Boş oyuncu, savunması olmayan oyuncu.

Open Shot: Boş atış. Savunma olmadan yapılan atış.


Option: Alternatif, seçenek. Bir hücum düzeni savunmaca  durdurulduğunda kullanılabilen alternatif oyun. Bir hücum düzeninde birkaç "opsiyon" bulunur.

Outlet Pass: Savunma ribaundu aldıktan sonra, fast break'e koşmakta olan, yarı sahada veya daha da ilerideki bir arkadaşına pas atma. Pas eğer, çoktan rakip potaya yanaşmış bir sporcuya ve tek elle atılmışsa, "Baseball Pass" denir ve yukarıda izah ettiğimiz "coast-to-coast" terimi de geçerli olur.

Over the Limit: Takımın bir periyodda dört faul limitini aşması. Ne olacak? Karşı takım artık her faulde serbest atış kullanacak.

Outlet Pass: Ribaund aldıktan sonra fast break'e başlamak için verilen "ilk pas".
 

Out of Bounds: Dip ve yan çizgilerin dışı. Sahanın dışı.


Out of Bounds Play: Topu dışardan oyuna sokan takımın kullandığı oyun.

Outside: Saha dışı. (Out of bounds)


Overhead Pass: Baş üzerinden verilen pas.


Overhead Shot: Baş üzerinden atılan şut.


Over Play: Top ile çember arasında durup hücumcuya topu aldırmamak için kapalı stens pozisyonunda bulunma.

Overtime: Oyunun uzatmaya gitmesi... Bir tanesi 5 dakika... Biri önde bitirene dek tekrarlanır!

- P -

Paint: 3 saniye koridoru.

Penetration: Hücum oyuncusunun hızlı bir şekilde potaya doğru hareketlenmesi, “penetre etmesi”. 


Palming: Dribbling yaparken elini, topu avuçlayacak şekilde alta getirmek. Topu taşımak.

Pick: "Screen" de denir. Perdelemek.


Pickpocket: "Steal" diye de açıkladığımız top çalmanın, çaldıranı iyice yerin dibine batıran söylemi... Hani nasıl "steal" çalmak demek, "pickpocket" da yankesicilik anlamına geliyor zaten.


Pick-up Games: Antrenman maçları. Genelde tek pota. Çift de olur.

Pick-and-roll: İkili oyun. Perdele ve devrilme.

Point Guard: Oyun kurucu. Play-maker.


Possession: Top hakimiyeti.


Power Forward: Uzun forvet.

Press: Çok yakın savunma yapmak. Baskı.

Pump Fake: Şut atarken önce topu kaldırıp sonra geri çekip savunmacı rakibe aldatma vermek.


Putback: Çemberden dönen topu içeriye itelemek. "Tip in" de tabir edilen tamamlama hamlesi.

- Q -


Quadruple-Double: Dört kategoride birden iki basamaklı sayılara erişmek. Mesela 32 sayı, 16 ribaunt, 11 asist ve 10 blok.


Quarter: Periyod. Çeyrek de denir. Maçın dörtte biri.

- R -

Rainbow: Uzaktan atılan bombeli şut.

Rainmaker: Karşılaşmanın son anlarında, gitti denilen maçı çok zor şartlar altında kullandığı bir şut ve muhtemelen üçlük bir basket ile çeviren, uzatmaya götüren yahut kazandıran sporcu.


Rebound: Çemberden seken topu almak.


Reverse: Dribbling esnasında aniden 360 derecelik dönüş yaparak karşıdaki savunmacıyı ekarte etmek. Dönüş tamamlandıktan sonra dribbling, top dönüşten önceki tarafın aksi yönüne geçirilerek sürülmeye devam edilirse daha güzel bir demarkaj elde edilir. Nba' de "spin move" diye tabir edilir. Reverse jam ve reverse lay-up diye terimlere de önayak olmuştur bu sözcük ki, ilki ters smaç, diğeri ise ters turnike olarak dilimizde mana bulur.


Rim: Çember.

Rookie: Çaylak adam.


Run-and-Gun: Ofansif transition'a dayanan, takımın hızla hücuma çıkıp etkili şutörleriyle rakip savunma yerleşmeden sayı bulmasını ifade eden bir oyun tarzı terimi.


Running Jumper: Jumpshot'ın aksine, hareketli halde atılan şut.. Oyuncu baseline'dan drive eder, öne doğru adım atarken zıplayarak şutunu gönderir, faulü kesinleştirir ve basket-faul için imkan yaratır. 
 

- S -

Sag: Savunmada kendi adamını bırakıp ikili sıkıştırma için arkadaşına yardıma gitme.

Screen: Perde.

Set Shot: Hücum seti sırasında boş kalıp sıçramadan atılan şut. Nba'in ilk yıllarında kullanılan birşeydi, artık daha az rastlanıyor.

Sharp Shooter: Boş bıraktığın an açık alandan genelde üçlükle cezayı kesen keskin nişancı, şutör demek.


Shoot the Lights Out: Her attığını sokmak. Abartmak, suyunu çıkartmak... "He's hot" veya "He's on fire" diye de tanımlanır. Bu formata giren adam, kariyerine muhtemelen 40-50 sayılık, torunlarına anlatacağı bir maç eklemek üzeredir.


Shot Clock: Hücum süresi. 

Sooter's Bounce: Şutun çemberden sektikten sonra girip sayı olması. Bunun genelde iyi şutörlerin başına geldiğine inanılır.


Show-up: Pozisyon gereği rakibe şöylemesine bir görünüp, tedirgin olmasını sağlamak. Adamın üstünde kalsan 'switch' olur, adamına geri dönersin 'show-up' olur. Halk arasındaki tabiriyle 'görünüp kaçmak'

Sign-and-Trade: Free-agent olan, yani kontratı biterek serbest kalan oyuncunun, son oynadığı takımla tekrar sözleşme imzalayarak derhal başka takıma takas edilmesi.


Sixth man: İlk beşte yer almayan en iyi yedek. Oyuna ilk giren olması şart değil. En çok süre alan yedek.

Sky-Hook: Nba' in tüm zamanlarda en çok sayı atan adamı efsane oyuncu, müstesna şahsiyet, iyi insan Kareem Abdul Cabbar' ın icat ettiği bir tür çengel atış. Esasen hukşat da sayılmaz, zira bu atışta kol, şuta adını veren çengel (hook) pozisyonunu pek almaz. Tek ayak üzerinde rakip potaya dönerek zıplarsın, iki elindeki topu vücuduna yakın yükseltirken tek ele geçirirsin, sonra kolun dimdik yukarıdayken bilek hareketiyle şutunu çekersin. Ne blok çabası işe yarar, ne double team...

Staff: Ekip, kadro.

Steal: Top çalma. Faydalı hırsızlık.


Stone Hand: Ne kadar çalışıp didinse de iyi bir şut stili edinemeyen, dolayısıyla düşük isabet yüzdesine mahkum oyuncu.

Swingman: 2 veya 3 numarada, yani skorer guard veya kısa forvet poziyonunda oynayan, çok uzun boylu olmayan, fakat son derece atletik, iyi sıçrayan, gerek jump shotları, gerekse etkili drive ve power move'larıyla sayı üreten sporcu.


Switch: Savunmadaki iki oyuncunun, tuttukları adamları değiştirmesi.

- T -

Technical Foul: Top oyunda veya değilken rakibe küfrettin, kavgaya girdin, yumruklaştın, topu yere hızla vurdun yahut rakibe, tribüne, hakeme fırlattın, hakemle dalaştın vs. teknik faul çalınır. Takımın sahadaki tüm personeli de dahildir buna... Hem hanene bir faul yazılır, hem de para yahut maç cezası alabilirsin.

Three-Second Violation: "3-in-the-key" diye de bilinir. Hücum oyuncusunun rakip pota önündeki boyalı alanda üç saniyeden fazla kalarak takımına topu kaybettirmesi.

360: Dribbling yaparken veya drive etmişken kendi etrafında tam dönüşle rakibi ekarte etmek. Spin de denir.

Tip-in: Çemberden sekmiş bir şutu içeriye iteleyip sayı yapmak.

Time Out: Mola.


Timing: Zamanlama.

Traffic: Hücumdayken, rakip oyuncuların oluşturduğu kalabalık bölge.


Trailer: Fast break'te, karşı potaya en önde giden oyuncuların ardından ikinci dalga olarak deli dana gibi gelen, geriye atılan bir pasla veya top girmediğinde ribaundu almak/tamamlamak için avantajlı sayı pozisyonu yakalayan sporcu.

Transition: Top hakimiyet değiştirdiğinde hücumdan defansa veya defanstan hücuma geçiş. Mühim hadise. Başarı anahtarı.

Trap: Tuzak; iki savunmacının bir hücumcuyu sıkıştırması.


Traveling: Walking diye de bilinir. Topu sürmeden adım atmak. Top taşımak. Steps.

Triple-Double: Üç kategoride birden iki basamaklı sayılara ulaşmak. Mesela 35 sayı, 12 ribaunt, 16 asist... Yapan adamlara da triple-double-man derler, all around (yani çok yönlü) oyuncu oldukları su götürmez.

Turn-Over: Top kaybı.

- V -

V-CUT: ’’V’’ harfi şeklinde olup, top almak için yapılan kat. Çembere doğru 1-2 adım atıp aniden yön değiştirip topu almaya çalışma.


Violation: Hatalı yürüme, üç saniye ve topu taşıma gibi kural hataları sonucu top hakimiyetini kaybetmek.

Veteran Free Agent: Çaylak sözleşmesinden çıkmış ve sonraki sözleşmesi de sona ermiş oyuncu...

- W -

Walking: Dribbling yapmadan topu taşımak, yürümek.

Warm Up: Isınma

Weak Side: Sahanın, topun olmadığı bölümü.

- Z -

Zone Deffence: Alan savunması.

Zone Offence: Alan savunmasına karşı yapılan hücum.


Zone Press: Baskılı alan savunması.


Zone Trap: Topun belli bir yere sürülüp sıkıştırma yapılan bölge savunması